Köyde bir huzursuzluk ve sürekli bir kavga hali bulunmaktaymış.
В деревне царили беспорядки и постоянные бои
Ali, uzak bir köyde büyümüş ve sürekli olarak maceralar aramış bir çocuktu
Али был мальчиком, который вырос в глухой деревне и всегда искал приключений
Adamın sevgilisi kıskançlık krizleri yaşıyor ve onları sürekli rahatsız ediyordu
У его девушки были приступы ревности, и она постоянно донимала его
Ahmet, rekabetin artması ve müşteri beklentilerinin yükselmesi nedeniyle sürekli olarak kendisini geliştirmek zorunda kaldı
Ахмету приходилось постоянно совершенствоваться в связи с растущей конкуренцией и повышением ожиданий клиентов
Günümüzde, bilim hala sürekli gelişmekte ve keşifler yapılmaktadır
Сегодня наука продолжает постоянно развиваться, совершаются открытия
Bir zamanlar, evrenin nasıl oluştuğu, dünya'nın nasıl var olduğu gibi sorular insanların zihninde sürekli dolaşıyordu
Когда-то давно в умах людей постоянно крутились вопросы о том, как образовалась Вселенная и как появился мир
Her prototipi analiz ederek ve sonuçları değerlendirerek sürekli olarak iyileştirmeler yaptılar
Они постоянно вносили улучшения, анализируя каждый прототип и оценивая результаты
Yaratıcı fikirler, deneyler, testler ve sürekli iyileştirmeler, yeni teknolojilerin ortaya çıkmasını sağlıyor ve dünyamızı daha da ileriye taşıyor
Творческие идеи, эксперименты, испытания и постоянное совершенствование приводят к появлению новых технологий и двигают наш мир вперед