Слово на турецком parça

parça[парча]
часть, фрагмент

Onlar için, bu kelimeler konuşmalarının ayrılmaz bir parçasıydı

Для них эти слова были неотъемлемой частью их речи

Elmayı böldükten sonra, küçük bir parçayı aldı ve geri kalan iki parçayı diğer arkadaşlarına verdi

Разделив яблоко, он взял себе маленький кусочек, а оставшиеся два кусочка отдал другим своим друзьям

Elindeki parçayı diğer çocuklardan geri alarak kaçtı

Он отобрал кусок у других детей и убежал

Suda yaşayan bitkiler, oksijen üretmek için fotosentez yoluyla karbondioksiti parçalarlar ve oksijeni salarlar

Водные растения расщепляют углекислый газ и выделяют кислород в процессе фотосинтеза для производства кислорода

Bağırsak bakterileri, bağırsaklarda sindirilemeyen yiyeceklerin parçalanmasına yardımcı olur, vitaminlerin üretilmesine ve bağışıklık sistemimizin düzenlenmesine katkıda bulunur

Кишечные бактерии помогают расщеплять неперевариваемую пищу в кишечнике, способствуют выработке витаминов и регулированию нашей иммунной системы

Dünya'nın yüzeyi, okyanuslar, kara parçaları ve buzullarla kaplıdır

Поверхность Земли покрыта океанами, сушей и ледниками

Fizikçiler, evrenin büyük ölçekli yapılarından atomaltı parçacıklara kadar her şeyi inceleyerek, doğanın temel yasalarını anlamaya çalışırlar

Физики пытаются понять фундаментальные законы природы, изучая все - от крупномасштабных структур Вселенной до субатомных частиц.

Kuşların cıvıltılarını, rüzgarın hışırtısını ve yaprakların hafifçe kıpırdamasını duyarak, doğanın bütünlüğünün bir parçası olduğunu daha iyi anladı

Слыша щебетание птиц, шелест ветра и легкое шевеление листьев, он лучше понимал, что является частью единства природы

Okyanusun sessizliği ve sakinliği, ona bir bütünün parçası olduğunu hatırlattı

Тишина и спокойствие океана напомнили ему, что он - часть чего-то единого