Onlar için, bu kelimeler konuşmalarının ayrılmaz bir parçasıydı
Для них эти слова были неотъемлемой частью их речи
Elmayı böldükten sonra, küçük bir parçayı aldı ve geri kalan iki parçayı diğer arkadaşlarına verdi
Разделив яблоко, он взял себе маленький кусочек, а оставшиеся два кусочка отдал другим своим друзьям
Elindeki parçayı diğer çocuklardan geri alarak kaçtı
Он отобрал кусок у других детей и убежал
Suda yaşayan bitkiler, oksijen üretmek için fotosentez yoluyla karbondioksiti parçalarlar ve oksijeni salarlar
Водные растения расщепляют углекислый газ и выделяют кислород в процессе фотосинтеза для производства кислорода
Bağırsak bakterileri, bağırsaklarda sindirilemeyen yiyeceklerin parçalanmasına yardımcı olur, vitaminlerin üretilmesine ve bağışıklık sistemimizin düzenlenmesine katkıda bulunur
Кишечные бактерии помогают расщеплять неперевариваемую пищу в кишечнике, способствуют выработке витаминов и регулированию нашей иммунной системы
Dünya'nın yüzeyi, okyanuslar, kara parçaları ve buzullarla kaplıdır
Поверхность Земли покрыта океанами, сушей и ледниками
Fizikçiler, evrenin büyük ölçekli yapılarından atomaltı parçacıklara kadar her şeyi inceleyerek, doğanın temel yasalarını anlamaya çalışırlar
Физики пытаются понять фундаментальные законы природы, изучая все - от крупномасштабных структур Вселенной до субатомных частиц.
Kuşların cıvıltılarını, rüzgarın hışırtısını ve yaprakların hafifçe kıpırdamasını duyarak, doğanın bütünlüğünün bir parçası olduğunu daha iyi anladı
Слыша щебетание птиц, шелест ветра и легкое шевеление листьев, он лучше понимал, что является частью единства природы
Okyanusun sessizliği ve sakinliği, ona bir bütünün parçası olduğunu hatırlattı
Тишина и спокойствие океана напомнили ему, что он - часть чего-то единого